Tokat'ın Yolları Taştan!

Tokat'ın Yolları Taştan!

Herkese merhabalar!

Evlendikten sonra uzuuun bir tatile çıktığımızı ‘’Neden Yoktum?’’ yazımda sizlere anlatmıştım. Bu tatilden geleli yaklaşık 1 ay oldu ve aklımda her şeyi tam oturttum, öyle yazmak istedim :) Bu yazımda sadece Tokat’tan bahsedeceğim. Çünkü; uzuun bir yazı olacağından sizi sıkmak istemem. Diğer haftalarda Marmaris ve Dalyan maceralarımızı anlatacağım! Takipte kalın :)

İlk durağımız eşimin memleketi olan Tokat’aydı. Ben, eşim, kayınpederim ve kayınvalidem ile 12 saat süren Tokat yolculuğumuz saat sabah 09:00’da başladı. Yolculuk bittiğinde gerçekten de Tokat’a bir daha arabayla gitmek istemeyeceğimi anladım. İzmir’den hiç bu kadar uzağa gitmemiştim. (Araba almak için Merzifon’a gitmemiz dışında.) 12 saat beni oldukça yordu. Köy yolu olduğu için de tedirginlikle beraber kendimi çok fazla kasmışım. Yatağa yatınca bunu fark etmiştim. Bir aksilik olmazsa bundan sonraki Tokat yolculuklarımı uçak ile yapacağım. Sizin de yolunuz oralara düşerse bunu şiddetle tavsiye ediyorum! :)

4 gün boyunca Tokat’ta konakladık. Eşimin ailesi Yeşilyurt ilçesine 5-10 km uzaklıkta olan Doğlacık Köyü’nde yaşıyor. Açıkçası bitki örtüsü Ağustos sıcağında pek de hoşuma gitmedi. Daha yeşil bekliyordum. 3.gün gittiğimiz kayınvalidemin köyü daha yeşildi ve orayı daha çok sevdim. Tokat’a varmadan önce, denize kıyısı olan bir yerde yaşadığım için sürekli karşıma deniz çıksın istedim. Aynı hisleri köyde de yaşadım :) Köy hayatını en sevdiğim özelliği ise hiçbir ilaç kullanılmadan organik meyve, sebze ve süt ürünleri yiyebilmemizdi. Açıkçası midemiz bu konuda birkaç günlük bayram yaşadı diyebiliriz.

Orada olduğumuz sürece en ilginç olay ise benim inek sağmamdı :) Benim bu girişimime herkes çok şaşırdı. Anlaşılan, şehirli bir kızın köye gelip de inek sağmak için hevesli olması onlar için pek de görülebilen bir şey değildi. Ama çok ilginç bir deneyimdi ve bunu yaptıktan sonra da hiç pişman olmadım :) Tabii artık teknolojinin ilerlemesiyle süt sağma makinaları mevcut. Elle sağım oldukça zor ve zahmetli bir iş olduğunu da gözlemlemiş oldum. Ertesi gün ise traktöre bindim ama bu inek sağmanın yerini tutmadı tabii ki. Çünkü traktöre bindiğim günden sonraki süreçte kollarım ve bacaklarım et kesti. Nasıl kastıysam artık kendimi. İnek sağmak forever! :)

Tabii ki Tokat’ın meşhur kebabından yiyemedim :( Zamanlama olarak yanlış hesaplamalar olduğu için kebap yiyemeden geri döndük. Ama neyse ki bir dahaki sefere bu konuda daha tecrübeliyiz artık :)
Kebap yiyemedik ama Tokat’ın eeen meşhur yerlerinden Ballıca Mağarası gittik! Sanırım Tokat’a gelip de burayı ziyaret etmeden gitmek ayıp olurdu :) Çok güzel ve kayda değer bir yer Ballıca Mağarası. Şifa bulmak için gelen yaşlılar ve rahatsızlığı olanların çok dikkat etmesi gerektiğini de belirtmeden geçemeyeceğim. Çünkü merdivenler oldukça dik ve kaygan olduğu için çok fazla düşme tehlikesi yaşanıyor.

Tokat’a gitmeden önce ufak bir gezi planımız vardı. Dönüş yolunda Ankara ve Eskişehir’e uğrayacaktık. Ama Eskişehir’e gitseydik orada konaklamak zorunda kalacaktık ve Korona’dan dolayı erteledik. Dönüş yolundaki planımızı Ankara olarak devam ettirdik ve Ankara’ya gittik. Yaklaşık 1.5-2 saatimizi Ankara’da yani Anıtkabir’de geçirdik. Atamızı ziyaret etmek bir görevi tamamlamışçasına bize huzur verdi. Huzurlu bir şekilde yolumuza devam ettik. Olabildiğince az kalabalığa girdik ve dinlenme tesislerini pek kullanmadık.

İzmir’e vardığımızda saat 01:00’di. Kendimizi zar zor eve attık.

25 yaşıma kadar yapmadığım şeyleri Tokat’ta yaptım. Bu benim için güzel bir deneyimdi :) Ayrıca hava çok serindi. Yazın ortasında kışı yaşamak gerçekten çok ilginç bir durumdu. Ama benim fikrim yazı yaz olarak, kışı kış olarak yaşamak. Her mevsim zamanında güzel! :)

Sizleri çok fazla sıkmadan yazıma küçük bir ara vermek istiyorum. Çünkü diğer bir yazımda sizleri Dalyan ve Marmaris’e götüreceğim! :)

Kendinize iyi bakın, sağlıklı günler yaşayın!

Yazımı Paylaş :)