Bir Söz Bin Düşünce

Bir Söz Bin Düşünce

Yazımı okurken bunu da dinle smiley 

İnternette gezinirken ve ne yazacağım konusunda kara kara düşünürken aklıma bir söz bulup onun hakkındaki düşüncelerimi yazmak geldi.
Çok klişe bir konu olabilir ama biz de sözden bol ne var?

Ben çok filmsever bir insan olduğumdan dolayı sözü de en sevdiğim filmlerin birinden almayı düşündüm. Bu da daha önce burada yorumlamadığım Before Sunrise filmden olacak şüphesiz. Şöyle bir şey var ki; filmin repliklerine bakarken asla karar veremiyorum. Hepsi birbirinden güzel ve anlamlı sözler… Ama sanırım artık karar vermem gerekiyor. Aslında herkesin korktuğu ve bunu kendine itiraf edemediği bir sözü yorumlayacağım.

“Yaşlanmayı seviyorum.
Sanki hayatın değerini daha iyi anlamamı sağlıyor…”

Kimler bu söze katılır bilmiyorum ama ben bunun çok doğru bir söz olduğuna inanıyorum. Filmin en sevdiğim repliklerinden biri sanırım.

İnsanların hayatı anlayış ve algılayış biçimi çok farklıdır. Çoğumuz yukarıdaki sözün ”Yaşlanmak mı? Saçmalamayın! Yaşlanmanın neresi güzel?” diye bir serzenişte bulunabilir. Ama gel bir de düşüncelerimi oku. Belki sende bir fikir değişikliğine yol açabilirim smiley

Her insan kendi romanının başrol oyuncusudur. Kendi yazar, kendi çizer, kendi oynar… Romanında istediği kişiyi kitabına sokar, istediği kişiyi ise romanından çıkarır… Baktı olmuyor, bazısı romanına çabuk veda eder bazısı da romanının tadını çıkarır ve pes etmeden yürür.

Önemli olan romanını ne kadar sürede bitirdiğin değil. İçine yaşanmaya değer karakterler yazdın mı? Olaylar senin dışında mı gelişti yoksa olayların içinde olmayı sen mi seçtin? Seyirci misin yoksa her şeyin başrol oyuncusu mu? Sevdiğin kişilerin sana yaşattıklarından ders aldın mı? Yoksa sadece bir anıydı deyip aynı hataları yapmaya devam mı ettin?
Bu gibi soruları romanının içinde buluyorsan eğer sen dolu dolu yaşlanıyorsun demektir. Ya da yaş alıyorsun.

Romanının dolu gibi durup boş olanlardan olmak istemezsin değil mi? Olabildiğince dolsun, romanının içinde olan karakterler senden bir şeyler öğrensin, öğrendikten sonra gittiklerinde yine senden söz etsinler istersin. Şahsen ben öyle isterim. Söz ettirmek ve romanını bitirdiğin vakit, son yaprağı okuyup cildi kapattığın zaman ”Vay be ne hayatmış!” diyebilmek isterim. Kendi romanım için geriden bakıp düşündüğümde ne kadar yol katettim, ne kadar çok karakter tanıdım. Bunları görmek bana mutluluk verir diye düşünüyorum. Sana da vermez miydi?

Bir olay sonucunda 5 dakika beklemek insana ne kadar zor geliyor? Ama o 5 dakikalara hayat sığıyor. Bebekler doğuyor, insanlar ölüyor, güneş doğuyor, güneş batıyor ve daha binlerce olay dünya üzerinde başlayıp sona eriyor. Ya da sona ermiş şeyler canlanıyor tekrardan.
Bir de koskoca bir hayatı düşün. İçine sığdırabileceğin sadece senin hayatın değil. Başka hayatları da içinde barındırabileceğin bir hayatın olduğunu düşün.

Babam hayatından bir şeyler anlatırken, ne kadar dolu yaşadığını görüyorum hep. Her alanda, her hayalini gerçekleştirmek için elinde geleni yapıyor. Çalışmayı seviyor ve kendine bir şeyler katmanın verdiği mutluluğu yaşıyor. Romanına her geçen gün bir şeyler daha katıyor ve o roman çok dolu. Bilgiyle, kırgınlıklarla, mutluluklarla, hüzünlerle, sevinçlerle, hayallerle dolu. Hayatına geriden bakıp düşündüğünde pişman olacağı şeylerin aslında hepsinin bir tecrübe olduğunun bilincinde.
Yaş almak bunun bilincinde olmayı öğretiyor insana.

Her yaşın güzelliği kendine diye düşünüyorum. 23 yaşın tazeliğiyle düşünmek, 50 yaşın tecrübesiyle düşünmek çok daha farklı. Yine yaş almaktan geçiyor.

Babaanneme baktığımda yaşadığı şeylerin onda bıraktığı izleri hep merak ederim. Ne tecrübeler, ne yaşanmışlıklar vardır hayatında, romanında. Bazen eskilerden açılır konu. O bir şeyler anlatırken zamanın ne kadar da çok değiştiğini düşünürüm. Topluca oturduğumuz zaman bize nasıl baktığını görürüm ve bu bakışlar yaşlılığından hiç şikayet etmediğini gösteren bakışlar… Çünkü yaş almasaydı eğer ne torunlarını ne de torunlarının çocuklarını görecekti. Zaman ve hayatın değerini anlayamayacaktı.

Yaşlanmak sandığın kadar kötü değil. Sağlığın yerindeyse ve kimseye muhtaç değilsen eğer yaş almak belki de bu hayatın bize verdiği güzel şeylerden biri.

Hayatı algılayış biçimin, bakış açın değişirse eğer bu düşüncen de değişir unutma.

Her şeyden şikayetin olursa, hep kendini dinleyip etrafındakilere güzel bakmayı başaramazsan ömrün boyunca, yaş almak zaman ızdırap gelir. Karşılaştığın sorunlar olacaktır, yaş almak sağlığından götürecektir belki, sevdiklerinin bir bir vefat ettiğini göreceksin ya da gördün belki de… Yaş almak sadece 50 60 70 yaşına gelmek değil ki. Sen 23 yaşından 24 yaşına geçtiğin vakit de yaş almış oluyorsun.
O zaman romanına odaklan. 70 yaşını bekleme içini doldurmak için. Gençliğimde vaktim olmadı deme sakın. Sağlığını kaybettiğinde anlama kıymetini. Sağlığın yerindeyken koş her yere.

Tanrı sana bir hayat yani boş bir defter veriyor. Sınırsız anılarla doldurabileceğin bir roman yazmak senin elinde. O romanda kırgınlıkların, hüzünlerin, sevinçlerin, mutlulukların, düşüncelerin, fikirlerin, hayallerin, aşkların, ailen ve daha niceleri olsun. Romanını ilmek ilmek işlerken iyi insan olmaktan vazgeçme asla. Kötülere karşı yaş almak zordur. Hayatını onlara borçlu ol! Çünkü onlar sana hayatın değerini, kendini hatırlatacaklar. Ve asla teşekkür etmekten, özür dilemekten gocunma. Çok zengin, çok bilgili, çok kültürlü, çok saygın biri olmayabilirsin. Ama bunlar karakterini şekillendiren şeyler değil. Sen saygılı olduğun zaman saygı görürsün. En önemlisi ise başkasının sana saygı duyması değil, kendine duyacağın saygı olduğunu unutma! Romanının baş köşesine oturacak olan tek şey kendine saygılı bir karakter olsun smiley

İyi pazarlar diliyorum smiley

Yorum yapmayı unutmayın!

Yazımı Paylaş :)